26 Eylül 2008 Cuma

The Killing - 1956 - Stanley Kubrick


MGM NTSC
1.33:1 Original Aspect Ratio
DVD5

http://www.imdb.com/title/tt0049406/

The Killing, Stanley Kubrick'in ilk "feature film"i olarak kabul ediliyor. Bundan önceki Killer's Kiss (1955) ise zannedersem sadece bir saatlik süresi nedeniyle "full length" olarak kabul edilmiyor.

Film enteresan bir şekilde, hikayede geçen karakterlerin belli bir saatte bulundukları ortamı ve o sırada yaptıklarını gösteren hızlı bir belgesel havasında başlıyor. Bu hızlı başlangıç bize karakterlerin kişilikleri ve işleri konusunda kabataslak bir fikir veriyor. Karakterler esasen bir çetenin elemanları, amaçları ise at yarışlarında oynanan bahis paralarını hipodromdan çalmak.

Çetenin başı Johnny hem çete üyelerini hem de diğer şeyleri akıllıca bir plan çevresinde organize ediyor. Biz de yavaş yavaş planın ayrıntılarını öğreniyoruz. Belirgin bir anlatım tekniği olarak kullanılmasa da filmdeki "flash-back"ler filmin yavaş yavaş şekillenen yapısına iyi bir hava katıyor.

Soygunun gerçekleştirilme sahneleri oldukça heyecanlı geçiyor. Soygun başarılı bir şekilde yapılıyor ancak çete üyelerinden birisinin açıkgöz karısı ve sevgilisi tüm işi neticede berbat ediyor ve Johnny dışında tüm çete üyeleri ölüyor. Soygun konusundaki herşeyi büyün ayrıntılarıyla planlamış olan Johnny ise para ile baş başa kalıyor ancak o da hesap etmediği çok küçük bir ayrıntının kurbanı oluyor.

The Killing çok iyi bir film, belki de "film-noir" denilen alt türün en iyi örneklerinden. Çekimler, oyunculuk kalitesi ve sahneler oldukça başarılı, hikaye ilgi çekici, anlatımın ilerleyişi harika, tabi ki Kubrick etkisi. Ancak çok övülen Kubrick'e bu film bağlamında değil ama genel olarak bir eleştiri getirmeme müsade edin.

The Killing ve bu filmden sonra Kubrick'in yönettiği 9 filme baktığınızda, hepsinin bir roman uyarlaması olduğunu görürsünüz. Tüm filmlerde Kubrick ya uyarlamayı kendisi yapmış ya da senaryo yazımını aktif bir şekilde domine etmiş. Ancak Kubrick gibi iyi bir sinemacı neden Bergman, Godard veya
Antonioni gibi kendi hikayelerini anlatmıyor?

Bunun nedeni Kubrick'in hayata ve sinemaya bakış açısında gizli. Kubrick sinemayı esasen bir eğlence aracı olarak görüyor diye düşünüyorum. Kubrick bu işi, yani sinemanın iyi bir seyirlik olması işini çok iyi yapıyor, aynen evini çok iyi temizleyip düzenleyen bir ev hanımı veya kütüphanesindeki kitapları isimlerine ve boylarına göre mükemmel olarak dizen özenli kütüphaneci gibi. Sonuçta ortaya geçekten ilgi çekici bir şey çıkıyor, bir tek şey eksik olmak üzere: Sanatsal ruh.

Kubrick'in filmlerini dikkatlice incelediğinizde filmin konusu hakkında yorum yapmaktan her zaman kaçındığını görürsünüz. Kubrick olayları anlatırken taraf tutmaz, olayları olduğu/olabileceği şekliyle ("as it is") anlatır. Full Metal Jacket ve Paths of Glory gibi savaş hakkındaki filmlerde bile taraf olmaktan kaçınır. Kubrick'in bu özelliği belki gazetecilikten gelmiş olmasındadır ve belki bir bakıma iyi bir şey olarak algılanabilir, olan/olabilir şeyleri tarafsız anlatmak. Ancak yapmak istediğiniz şey gazetecilik değil sanat ise, bir taraf tutmalısınız.

En başta söylediğim gibi bu Kubrick'in hayata bakışı ile alakalı bir şey. Kubrick tuhaf bir insandı. Hayatı boyunca İngiltere'deki evinden çok az ayrıldığı söylenir. İşlerini genellikle telefonla hallederdi, bir bakıma toplumdan izole olduğu söylenebilir. Elbette bu bir zorunluluk değildi, tercihi bu yönde idi. Bu açıdan bakıldığında Kubrick'in kendi keyfi yerinde oldukça dünyadaki problemlerin onu pek de ilgilendirmediği söylenebilir. Bu hususlara ilişkin rivayetler ve eleştiriler çoktur, isteyen araştırabilir.

Dolayısıyla Kubrick için sanat, sanatçıya rahatsızlık veren konular üzerinde toplumsal bir protesto olmaktan çok bir tatmin aracıydı. Bu yüzden de yeterince ilgi çekici olduğu müddetçe Kubrick için konunun pek de önemli olmadığını düşünüyorum. Benim gözümde bu husus Kubrick'i tam bir sanatçı olmaktan her zaman bir adım geride tutmaktadır.

The Killing ile devam edersek, film oldukça iyi kotarılmış bir film. Üzerinden geçen elli seneye rağmen halen heyecanla izlenebiliyor, bu da Kubrick'in ustalıklı oyuncu yönetiminden ve anlatım becerisinden kaynaklanıyor.

3.5 / 4.

Hiç yorum yok: